Kamulaştırmasız El Atma Nedir?
Kamu yararının gerektirdiği hallerde devlet ve kamu tüzel kişileri tarafından özel mülkiyette bulunan taşınmazlar, gerçek karşılığının peşin olarak ödenmesi suretiyle kamulaştırılarak idareye tahsis edilebilir. İdare, bu kamulaştırma işlemini yaparken ilgili yasal mevzuatta belirtilen birtakım usul ve esas kurallarına uymak zorundadır. İdarenin yasada öngörülen bu şekil şartlarına uymaksızın malikin mülkiyet hakkına hukuka aykırı bir şekilde doğrudan bir müdahalede bulunduğu durumlarda kamulaştırmasız el atma söz konusu olacaktır. Dolayısıyla kamulaştırmasız el atmayı, hukuka uygun bir şekilde kamulaştırma işleminin yapılabilmesi için ilgili kanunlarda uyulması gerektiği belirtilen usulü prosedürün yerine getirilmeksizin üçüncü kişilere ait taşınmazların mülkiyet hakkına yapılan doğrudan bir müdahale ile idareye tahsis edilmesi şeklinde tanımlamak mümkündür. İdarenin kamulaştırmasız el atma işlemi fiili el atma ve hukuki el atma olmak üzere iki şekilde meydana gelebilir:
1.1) Fiili El Atmadan Doğan Kamulaştırmasız El Atma
Fiili el atma, yasal mevzuata uygun bir kamulaştırma işlemi olmaksızın özel mülkiyete konu bir taşınmaza idarenin fiziken el koyarak malikin bu taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisini sınırlandırmasıdır. Yapılmış olan bir kamulaştırma olmaksızın veya kamulaştırmaya başlanılmış olsa bile bu sürecin mevzuata uygun şekilde tamamlanmaksızın taşınmazın fiilen idareye geçirilmesi halinde fiili el atma söz konusu olmaktadır. Üçüncü kişiye ait taşınmazın üzerine bina, tesis vs. yapılmasını veya bu taşınmazın idare tarafından doğrudan kamu hizmetine ayrılmasını fiili el atmaya örnek olarak göstermek mümkündür.
1.2) Hukuki El Atmadan Doğan Kamulaştırmasız El Atma
Bir taşınmazın, kamu yararı gereği idarenin imar planına dâhil edilmesine rağmen yasaya uygun bir şekilde kamulaştırılmaması halinde hukuki el atmadan bahsedilecektir. Hukuki el atmada idare, bir taşınmazı daha sonra kamulaştırmak üzere imar planının kapsamına almakta; fakat yürürlük tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde fiiliyata geçirilmesi gereken imar planını uygulamayarak ve bu taşınmazı makul bir süre içerisinde hukuka uygun bir şekilde kamulaştırmayarak mülkiyet hakkının ihlaline sebep olmaktadır. Zira taşınmazın tapu kütüğündeki kaydın değiştirilerek kamusal alana tahsis edildiği belirtilmesine rağmen mevzuata uygun bir kamulaştırma işleminin yapılmaması malikin taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisini sınırlandırmaktadır. Bu gibi durumlarda, hukuki el atma olgusundan bahsedilecektir.
2) Kamulaştırmasız El Atmada Malikin Başvurabileceği Haklar Nelerdir?
2.1) El Atmanın Önlenmesi Davası
Kamulaştırmasız el atmaya karşı açılacak davalardan biri haksız el atmanın önlenmesi davasıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddesindeki düzenlemeye göre malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı el atmanın önlenmesi davası açabilecektir. El atmanın önlenmesi davası, malikin zilyetliğine ve bu suretle mülkiyet hakkına yapılmış ve halen devam etmekte olan bir saldırının önlenmesini sağlamak amacını taşımaktadır. Malik bu dava ile mahkemeden, mülkiyet hakkını devretme amacı gütmeden, idare tarafından yapılan haksız el atmanın sona erdirilmesini talep etmektedir.
El atmanın önlenmesi davasında davacı, söz konusu taşınmazın tapuda kayıtlı olan malikidir. Malikin dolaylı veya dolaysız zilyet olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Paylı mülkiyetin söz konusu olduğu durumlarda Türk Medeni Kanun’un 693/3. maddesinde belirtilen: “Paydaşlardan her biri, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşları temsilen sağlayabilir.” hükmüne binaen her paydaşın haksız el atmanın önlenmesini talep hakkı bulunmaktadır. El birliğiyle mülkiyet söz konusu olduğunda ise Medeni Kanun’un 702/4. maddesinde yer alan: “Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır.” hükmü gereğince malikler beraber dava açmak zorunda olmayıp herhangi bir malikin bu korumadan yararlanmasıyla, korumanın kapsamı tüm ortaklara sirayet edecektir. Bu davada davalı taraf ise kamulaştırma yapmaksızın taşınmaza el koyan ve bu el atmadan yararlanan idaredir.
El atmanın önlenmesi davası nitelik itibariyle bir eda davasıdır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 105. maddesine göre eda davası ile mahkemeden davalının bir şeyi vermesi, yapması veya yapmaması talep edilmektedir. Taşınmazına haksız olarak el atılan malik, açacağı haksız el atmanın önlenmesi davasında mahkemeden, idarenin haksız el atma işlemini sona erdirmesini ve taşınmazının idare tarafından eski hale getirilmesini talep edebilecektir. Burada bilinmesi gereken önemli bir husus, bu davanın açılabilmesi için dava konusu müdahalenin hala devam ediyor olması gerektiğidir. El koyma eylemi sona ermişse, malik tarafından ancak mevcut zararın tazmini talep edilebilecektir.
2.2) Bedel Davası
İdarenin kamulaştırmasız el atma eylemine karşı açılabilecek bir diğer dava bedel davasıdır. Esasen bu dava, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 16.05.1956 Tarih ve 1/6 sayılı kararı ile uygulamaya konulmuştur. Bu kararda, taşınmazına haksız olarak el atılan mülkiyet hakkı sahibine haksız el atmanın önlenmesi davasının yanı sıra bedel davası da açabileceği yönünde seçimlik bir hak tanınmıştır. Dolayısıyla malik, yukarıda bahsettiğimiz üzere taşınmazı elinde bulundurmaya devam ederek taşınmaza yapılan haksız müdahalenin önlenmesini ve eski hale getirilmesini isteyebileceği gibi bedel davası açarak, haksız olarak el atılan taşınmazın bedelinin kendisine ödenmesini talep edebilir. Buradaki en önemli fark, bedelin kendisine ödenmesini isteyen malik, haksız olarak el atılan taşınmazın idareye devrini kabul etmiş sayılmaktadır.
Bedel davasına ilişkin uygulama YİBGK’nın kararı ile şekillenmekle birlikte bu davaya ilişkin usul ve esaslar 5999 sayılı Kanun ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na eklenen Geçici 6. maddede düzenlenmiştir. Bu maddenin birinci fıkrasında:
“Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi hâlinde bedel tespiti ve diğer işlemler bu madde hükümlerine göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak işlemlerde öncelikle uzlaşma usulünün uygulanması dava şartıdır.” hükmü yer almaktadır.
Mevzuata eklenen bu hüküm uyarınca 09.10.1956 – 04.11.1983 tarihleri arasında meydana gelen kamulaştırmasız el atmadan doğan uyuşmazlıkların bu maddeye göre çözümlenmesi gerekmektedir. Bununla birlikte ayrıca, Geçici 6. madde kapsamında açılacak olan bedel tespit davalarında dava açmadan önce uzlaşma prosedürünün yürütülmesi dava şartıdır. Uzlaşmanın içeriği, aynı maddenin 3. fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre uzlaşmanın, idareye ait tas¸ınmazın trampası, idareye ait tas¸ınmaz u¨zerinde sınırlı ayni hak tanınması veya imar mevzuatı çerçevesinde bas¸ka bir yerde imar hakkı kullandırılması suretiyle veya bunların mümkün olmaması halinde taşınmazın nakdi bedeli üzerinden anlaşılmak suretiyle yapılabileceği belirtilmiştir. Uzlaşmanın sağlanması halinde, uzlaşılan hakkın türünü, nakdi ödemede bulunulacak ise miktarını ve ödeme şartlarını içeren bir sözleşme akdedilir. Bu sözleşmede ayrıca taşınmazın tesciline veya terkinine dair malikin muvafakati yer alır. Uzlaşmanın sağlanamadığı taktirde ise, uzlaşamama tutanağının tanzim edildiği tarihten itibaren 3 ay içerisinde malik veya idarenin bedel tespit davası açma hakkı bulunmaktadır.
Bedel davası açılması halinde taşınmazın değeri belirlenirken taşınmaz malın el atma günündeki nitelikleri dikkate alınarak dava tarihindeki değeri tespit edilmektedir. Bu davada davacı, taşınmazın maliki olabileceği gibi mirasçılar tarafından da bu davanın açılabilmesi mümkündür. Davalı ise davanın açıldığı tarihte taşınmazı kullanan ve ondan yararlanan idare olacaktır.
2.3) Ecri Misil Davası
Taşınmazına idare tarafından haksız olarak et atılan malikin açabileceği bir diğer dava ecri misil davasıdır. Ecri misil davası, haksız olarak malına el konulması nedeniyle mal sahibinin kötü niyetli zilyetten talep ettiği bir tazminat türüdür.
Kamulaştırmasız el atmadan dolayı açılan ecri misil davasında davacı, taşınmazın maliki; davalı ise kamulaştırmasız olarak taşınmaza el atan idaredir. Bu davada ecri misil talebinin kabul edilebilmesi için taşınmaz malikinin bir zarara uğraması ve bunu ispat etmesi gerekmektedir. Taşınmaza herhangi bir zarar verilmesi şart değildir. Taşınmaza haksız olarak el atılması ve işgal edilmiş olması malikin zarar görmesi için yeterli kabul edilmektedir.
Taşınmazına kamulaştırma olmaksızın idarece el konulan malik, ecri misil davasını tek başına açabileceği gibi el atmanın önlenmesi veya bedel istemi davasıyla birlikte de açabilecektir. Ancak ecri misil davası, bedel davası ile açılacak olursa ecri misil talebi, davanın açıldığı tarihe kadar olan dönemi kapsamak zorundadır. Zira taşınmazına el konulan malik, bedel davası açtığı takdirde bu taşınmazın mülkiyetini idareye devretmeyi kabul ettiğinden ecri misil tazminatı da ancak bedel davasının açıldığı tarihe kadar olan dönem üzerinden hesaplanacaktır.
2.4) Tazminat Davası
İdarenin kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmaz üzerindeki bir yapıya, mahsule veya eşyaya zarar vermesi halinde bu zararın giderilmesi için açılması gereken dava tazminat davasıdır. Buradaki sorumluluk, Borçlar Kanunu kapsamında düzenlenen haksız fiil sorumluluğudur. Buna göre kusurlu ve hukuka aykırı bir fiilin yanı sıra nedensellik bağının da bulunması halinde idare söz konusu eyleminden sorumlu olacaktır. Bu sorumluluğun doğması için ise taşınmaz malikinin, kamulaştırmasız el atmadan doğan zararını ve idarenin kusurunu ispatlaması gerekecektir.
3) Kamulaştırmasız El Atmadan Doğan Davalarda Zamanaşımı Süresi
3.1) El Atmanın Önlenmesi ve Bedel Tahsili Davaları Yönünden
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun mülga olan 38. maddesinde, kamulaştırmasız el atma davaları için 20 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanacağı belirtilmiştir. Ancak bu husus Anayasa Mahkemesi’nin önüne götürülmüş ve mahkemenin E.2002/112 K. 2003/33. T. 04.11.2003 sayılı kararı ile kanun maddesinin iptaline karar verilmiştir. Zira kamulaştırmasız el atma işlemi, Anayasa ile güvence altına alınan mülkiyet hakkına yönelik bir müdahale niteliğindedir. Bu müdahale ağır bir hukuka aykırılık hali içermekte olup idarenin bu eyleminin 20 yıl geçmekle hukuka uygun bir kamulaştırmanın tüm sonuçlarını doğurması ve müdahalede bulunulan taşınmazların idare adına tescil edilmesi hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacaktır. Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kararında da bu gerekçelere dayanılarak kamulaştırmasız el atmadan doğan davalarda herhangi bir hak düşürücü süreye dayanılmasının hukuka aykırı olacağı belirtilmiş ve ilgili kanun maddesinin iptaline karar verilmiştir. Dolayısıyla kamulaştırmasız el atma işlemine karşı herhangi bir zamanaşımı süresi veya hak düşürücü süreye bağlı kalınmadan yasal yollara başvurulabilmesi mümkündür. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, ilgili düzenleme el atmanın önlenmesi ve bedel tahsili davaları yönünden geçerli olup malik tarafından idareye karşı yöneltilebilecek ecri misil ve tazminat istemlerine ilişkin özel kanunlarındaki zamanaşımı süreleri uygulanacaktır.
3.2) Ecri Misil Davası Yönünden
Ecri misil tazminatı belirlenirken taşınmazın işgal tarihindeki kira getirisine göre bir belirleme yapılmaktadır. Türk Borçlar Kanunu’nun 147/1 maddesinde: “Kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler” olarak sayılan alacaklar 5 yıllık zamanaşımına bağlanmıştır. Dolayısıyla kamulaştırmasız el atma sebebiyle idareye karşı açılacak ecri misil davalarında da 5 yıllık zamanaşımı süresi söz konusu olacak ve taşınmaz maliki en fazla dava tarihinden önceki 5 yıllık döneme ilişkin tazminat talep edebilecektir.
3.3) Tazminat Davası Yönünden
İdarenin haksız eylemi sebebiyle meydana gelen zararın giderilmesine yönelik açılacak tazminat davasında Borçlar Kanunu’nun 72. maddesi uygulanacaktır. İlgili maddede: “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.” düzenlemesine yer verilmiştir. Dolayısıyla taşınmazına haksız olarak el atılması suretiyle bir zarara uğrayan taşınmaz malikinin bu el atma işlemini öğrendiği tarihten itibaren 2 yılın ve taşınmaz malikinin bu el atmadan haberi olmasa dahi el atma tarihinden itibaren her halde toplam 10 yılın geçmesiyle birlikte bu dava zamanaşımına uğrayacaktır.
4) Kamulaştırmasız El Atma Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme Hangisidir?
Kamulaştırmasız el atma davalarında görevli mahkeme, idare tarafından yapılan el atmanın türüne göre değişmektedir. Üçüncü şahsın taşınmazına yapılan bir fiili el atma söz konusuysa bu eylem bir haksız fiil olarak kabul edildiğinden taşınmazın bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olacaktır. İdarenin haksız eyleminin hukuki el atma olarak nitelendirilmesi halinde ise bu bir idari işlem olarak kabul edildiğinden davanın idare mahkemelerinde açılması gerekecektir.